ALDIĞIMIZ KABULLER VE KENDİNE İNANÇ ...

Bu yazıyı Spotify.com'da dinleyebilirsiniz. Tıklayınız.

“…Aşkın için gayret edeceksin. Mücadeleni göstereceksin. Pişmanlık duygunu sindireceksin. En önemlisi bir daha aynı hataları yapmayacağına onu inandırman gerekiyor. Buna önce sen inanmalısın tabi. Yapabileceğine inanmalısın. Kendine inanmalısın…” diye sürüp gider aşk acılarındaki sohbetler… Dostlarının verdiği sıcacık telkinler…

Burada dostu “Önce kendine inanmalısın! ” derken aslında diyor ki; kendinle ilgili düşüncelerine dön bir bak. Sen kendinle ilgili neler biliyorsun? Farkında mısın düşüncelerinin? Öyle kuru kuru “Kendine inan!” demekle olmuyor ya da “Denedim, olmuyor. ” diyorsun sonra… Olmaz tabii, çünkü sen daha bilmiyorsun belki de kendinle ilgili düşüncelerini.

Hiç zaman ayırdınız mı kendinize? “Bu durum niye beni bu kadar hırpaladı?” “Neden bu zam olayına bu kadar sevindim?” “Bana göz kırptı, diye ayaklarım neden yerden kesildi?” "Ne oluyor bana?" diye oturup izin verdiniz mi kendinize, neler oluyor?

Durup baktıysanız ne güzel, kendinizle ilgili farkındalıkları yaşıyorsunuz, demektir. Bu da kendinizle ilgili inançlarınızı görüp; sizin, yaşayacağınız durumlar karşısında alacağınız kararlarınızı destekleyecektir.

Ya durup bakmadıysanız? Sorun yok; otomatikte yer alan, şimdiye kadar sürekli kayıtta olan “Kendinizle İlgili Düşünceleriniz” size yol gösteriyor. Baksanız daha iyi olur tabii. İstemediğiniz düşüncelerinizi fark edip, bunları değiştirebilme seçeneğinizi kullanabilirsiniz. Bazen yerleşmiş yanlış inançlarınız için biz psikologlarla bir araya gelir, kendinizi tanımaya, hissettiklerinizi anlamaya fırsat verirsiniz. Bazen de "Bedenimiz bize ne söylüyor? ", başlığındaki yazımda anlattığım gibi sadece rol yapmak bile, fark ettiğiniz ve hoşlanmadığınız inancınızı değiştirmek için yeterli olabiliyor. Gerçekleşinceye kadar rol yapmak. Öyleymiş gibi yapmak. Öyle hissediyormuş gibi yapmak…

Öncelikle şunu mu sorsak; kendimizle ilgili düşüncelerimiz nasıl oluşuyor?

“KABUL” ile başlasak…

Kabul iletisi; Karşıdaki kişinin varlığını ya da yaptığını fark ettiğimizi gösteren her türlü eyleme (sözlü/sözsüz) denir. Bu şu demek değil mi aynı zamanda; benim yaptığım davranışımın görülmesi, o davranışımın kabul aldığını ve diğer kişilerce var olduğumu teyit ediyor.

Aslında iletişim içinde kendimizi ifade ederken sürekli kabul iletisini sunarız. Bazen korkumuzla, heyecanımızla bazen sevincimizle, üzüntümüzle belirtiriz. Doğal sürecimizde, o anki kendi duygu ve düşüncemizle tepkiler verebiliyoruz. Örneğin; ailemiz misafir için yemek hazırlığında olsun. Çocuk koşarak mutfağa giriyor ve yardım etmek için limonata dolu sürahiyi taşımaya kalktığında yere düşürüyor. Ebeveyn "Of yaa!" diye sesleniyor.

Örneğimize ayrıntıda bakarsak; sürahi kırıldı, "Of yaa!" tepkisi geldi, çocukta bıraktığı etki, kendisiyle ilgili duygusu hakkında bilgi verir. Bu tepki, bir sürü şey ifade edebilir çocuğa; "Ben yaramazım." "Ben sakarım." "Ben hayal kırıklığıyım." vb. Aslında ebeveyni "Of yaa!" derken kendini tam olarak ifade edebilmiş midir?

Yüksek ihtimal tepkisinde korku vardı ya da kendisi çok yorulmuştu... Sonrasında ben dilini kullanarak; "İyi misin?"; "Yardım etmeni çok seviyorum. Bunu yaparken sakin davranmanı istiyorum. Cam bir yerini kesebilirdi. Bu beni çok korkutur. Sana bir şey olmasını istemem. Bundan sonra daha sakin davranarak yardım etmeni istiyorum." gibi açıklaması, çocuğa davranışıyla ilgili açık-net geri bildirim verir. Kabulü olumlu alır ve kafasında birçok yanlış anlamlandırmalardan uzak kalır.

İletişimdeyken davranışa ve kişiliğe yönelik kabul iletileri veririz. Davranışa olumlu ve olumsuz kabul iletisi verirken, kişiliğe sadece olumlu verilmesini isteriz. Çünkü KOŞULSUZ KABUL’ü ÖNEMSERİZ. Kişiliğe olumsuz ileti verilmesini HİÇ istemeyiz.

Birkaç örnek daha:
  • “Çok cömertsin.” Kişiliğe verilen pozitif kabul iletisi
  • “Beceriksizsin.” Kişiliğe verilen negatif kabul iletisi
  • “Hikayeyi anlatış tarzına bayılıyorum.” Davranışa pozitif kabul iletisi
  • “Ben konuşurken lafa girmenden hiç hoşlanmıyorum.” Davranışa negatif kabul iletisi

Düşünsenize, yıllarca bu kabul iletileri içinde büyüdük, geliştik, gelişmeye devam ediyoruz. Bir sürü kabuller aldık, kişiliğimize ve davranışlarımıza; olumlu – olumsuz…
Hepsi bize kendimizle ilgili düşüncelerimizi şekillendiriyor.

Kişiliğimize her olumlu kabul iletisi aldığımızda; kendimizi kabul edilen, saygı duyulan, olduğun gibi, diğerleri ve dünyayla ilgili olumlu inançları destekleyen, teşvik veren, güvenilir hissediyoruz.
Kişiliğimize her olumsuz kabul iletisi aldığımızda; özgüveni düşük, reddedilme, kendini ve diğerini değersizleştirme, dışlanma, başarısız hissedebiliyoruz.

Davranışımıza her olumlu kabul iletisi aldığımızda; onaylanan davranışlarımızı belirliyoruz. Bu harika…Kazanılan her şey için, yapılan eylemler için onay, takdir alıyoruz. Başarı hissediyoruz. Bu davranışlarımızı yapmaya devam ederek kendimizi geliştiriyoruz.

Davranışımıza her olumsuz kabul iletisi aldığımızda; onaylanmayan davranışlarımız hakkında bilgi ediniyoruz. Ne güzel; bu davranışlarımızı istersek değiştirebilme fırsatımız var.

Çocukluğumuzdan itibaren bu iletileri sürekli alıyoruz ve veriyoruz. Kendi çocuğumuza veriyoruz, eşimize- sevgilimize- arkadaşımıza- çalışanımıza- komşumuza- annemize- babamıza veriyoruz ve onlardan alıyoruz. Kendimizle ilgili düşüncelerimiz böyle oluşmaya başlıyor. Bebekliğimizden itibaren aldığımız ve verdiğimiz kabul iletileri…

Bir durumla karşılaştığımızda, kendimize inanmanın altının ne kadar derin olduğunu da görüyoruz.
Belki uzun zamandır yapıyorsunuz belki ilk kez şimdi farkına varıyorsunuz; umarım yaşadığınız ilişkilerde karşınızdaki kişiye verdiğiniz kabul iletilerinin önemini yansıtabilmişimdir.

Son söz olarak; iletişimdeyken davranışa gönül rahatlığı ile olumlu-olumsuz, kişiliğe de yalnızca olumlu kabulümüzü veriyoruz… Empati kurarak, doğal olarak…
Böylece sevdiklerimizin özgüvenli ve dayanıklı olmalarını destekleyeceğizdir.
Sevgiyle Kalın:)

Yorumlar