Akran Zorbalığı Nedir?

Bu yazıyı Spotify’da veya Google Podcast’te dinleyebilirsiniz.
Son yıllarda çokça duyuyoruz, yaşıyoruz… ama aslında benzer ve daha hafif süreçler önceden de yaşanırdı. 

Bu davranışta bulunan kişileri nasıl tanımlardık? Çevreme sordum. “Sataşan” ya da “dalga geçen” gibi tanımlar geldi. Bir kişi etrafında bir kişiye sataştığında (dalga geçtiğinde) çevresindekiler belki başta gülerdi. Bununla beraber hemen sonrasında o kişiye kızarlardı. İleri gitmesini engellerlerdi. Durum büyümezdi. Değişik duygular yaşanırdı. Hassasiyetle beraber aitlik duygusu gibi… Karışık… 

Şimdiki “zorba” tanımı, önceki kapsamından çok daha olumsuz nitelikler içeriyor. Ayrıca önceden bu grup içinde bir kişi iken şimdi çoğunluk oldular. Bu nedenle sorun giderek ve yayılarak büyüyor. Yaş olarak bakarsak çok küçük yaşlarda da görülüyor. 

Mesela, 7 yaşında bir çocuk sınıftan bir arkadaşının kalem kutusunu her gün çöp kutusuna atıyor. Her gün. Bu duruma maruz kalan çocuk da her gün çöpten kalem kutusunu çıkarıyor. Bu böyle aylarca sürebiliyor. Ciddi bir duygusal baskı… 

Ya da 

Lisede çok akıllı-çalışkan bir çocuğun kemerli burnu vardı. Çok ciddi zorbalığa maruz kalmıştı. Kötü espriler, kırıcı cümleler ders içinde dışında… Çocuk da tepki olarak sosyal ortamdan kendini çekip derse yoğunlaşmıştı. 

Özel engeli olan bir çocuk da zorbalığa maruz kalıyor. Özel alandaki becerisini eğlence haline getirmek gibi… 

Lakaplar… Tikleri olanlara yapılanlar… Kabus gibi… 

Bir grubun içindeyken diğerinin isteği ile dışarı atılmak… 

Sırf eğlenmek için bir kişiye diğerini ayarlamaya çalışmak gibi… 

Bahsettiklerim en hafif örnekler… Sizlerin de vardır şahit olduklarınız. Bir de çok daha ciddi sonuçları olan durumlar yaşanıyor. Kendi hayatından vazgeçmeye kadar gidebiliyor ne yazık ki! 

New York, 6 Eylül 2018 –Unicef tarafından açıklanan rapora göre tüm dünyada 13-15 yaşlarındaki öğrencilerin yarısı (yaklaşık 150 milyon öğrenci) okulda ve okul çevresinde akran şiddetine maruz kalıyor. Rakam çok ciddi!!!!! 

Eğitimi önemseriz; çünkü yetişkinliğe kadar sosyalleşirken kim olduğumuzu görmemize, öğrenmemize, kendimizi geliştirmemize olanak tanır. 8 saat okuldayız ve güvenli değil sizin için… 
Eğitim, tüm dünya için barışçıl bir birliktelik adına değerlidir. Etkileşimle öğreniriz, gülerek, heyecanlanarak… Bir bütünüzdür, çünkü. Barış ve güzellik içinde yaşayabilmek için bilgilerimizi, sosyal süreçleri deneyimleyebileceğimiz bir yerdir ve orada güvende değiliz… 
Korkunç… Her gün bir eziyet… Biraz önce bahsettiğim gibi, her gün kalem kutun çöp kutusuna atılıyor ve sen bir şey yapamıyorsun. Bile bile her gün okuluna gidiyorsun. Gitmek durumunda kalıyorsun. 

Konu başlığımız akran zorbalığı ama sanki sadece okul ortamında olurmuş gibi geliyor ilk başta insana… Hayatın içinde başka nerede yaşanır zorbalık? Toplumun içinde, aile içinde… 
Aile içinde zorbalık yaşamak öyle zordur ki… En güvende hissedeceğiniz yer hiç güvenli değil. 

Nasıl tanımlanabilir bilmiyorum. Yaşayan bilir… Her gün kendini rahatça bırakıp, uyuduğun yer bir o kadar güvensiz. Her an zorbalıkla karşılaşabilirsin. Her an tetiktesin. Alarm halindesin… 

Konumuz çerçevesi belirli akran zorbalığı; fakat emin olun ki ucu aileye dayanıyor. 

Gerçek yaşamda ve çevrimiçi ortamlarda zorbalık… Giderek dijitalleşen dünyada tuşlarla zorbalık… 
Depresyon ve anksiyeteye “merhaba” diyoruz. 


Ne oluyor da geçmiş zamanlarda tek tük iken bu zamanda bu kadar çoğaldı bu davranış… 

Çocuklarımız daha mı özgüveni düşük yetişiyor, tam tersi özgüvenli olmalarını isterken… 

İlginç bir soru oldu bu? 

Çocukların hepsi okulda kendini güvende hissetmeli, kesinlikle böyle hissetmeli. Bu durum düzelmeli. 

Akran zorbalığının tanımına baktığımızda; “Kendini güçlü durumda hisseden bir öğrencinin; kendi kazancı veya keyfi için, daha güçsüz gördüklerine karşı, sıkıntı vermek niyeti ile fiziksel, psikolojik, sosyal veya sözel olarak tekrarlayan saldırılarıdır.” 

Ürperdiniz mi? 

Nedenleri araştırıldığında; arkadaşlarına baskı yapan öğrencilerin bu şekilde kendilerini arkadaşları arasında üstün görmeleri, şiddetin çözüm yolu olarak tercih edilmesi ve kurbanın maruz kaldığı baskıyı hak ettiği düşüncesi yer alıyormuş. 

Madde madde bakarsak; içiniz burkulabiliyor. 
· Güç duygusundan hoşlandıkları için 
· Korkularını gizlemek için 
· Mutsuz oldukları için 
· Kendilerini sevmedikleri, beğenmedikleri için 
· Sevilmeden büyüdükleri için 
· Hakkı olandan fazlasını almak için 
· Kendilerini yetersiz ve aşağılanmış hissettikleri için 
· Sert ve dayanıklı izlenimi vermek için 
· Başkaları tarafından beğenilmek için 
· Her istedikleri yapıldığından, şımarık oldukları için 
· Popüler olmak için 
· Diğer çocuklar gibi olmadıklarından o kişiyi kıskandığı için 
· Bir şeyleri başardıklarını hissetmediklerinden… 

Bu çocuklar ne deneyimlemiş olabilirler? 

Yine araştırmalar diyor ki; üç farklı şekilde görülür. Fiziksel ve sözel olan bariz kendini gösterirken; duygusal zorba davranışlar gruba aitlik vb. ihtiyaçlardan dolayı farkedilmeyebilir. Kabulü böyle aldığınızı düşünebilirsiniz. Hatta başka bir olumlu paket içinde sunabilirler zorba davranışı… Örneğin; “Zorba, yardım etmediğinde; sen kendi başına yapabilirsin diye düşünmüştüm.” gibi sunar. Bu davranışlarla karşılaşıyorsanız bilin ki, zorbaca bir davranışla karşı karşıyasınız. 

Fiziksel zorba davranışlar; 
Vurmak, tokat atmak, yumruklamak, tekmelemek, tırmalamak, çelmelemek, tükürmek, itmek, saç çekmek, eşyasını zorla almak, korkutmak. 

Sözel zorba davranışlar; 
İsim takmak, alay etmek, onurunu zedelemek, küçük düşürmek, hakaret etmek, dedikodu çıkarmak, tehdit etmek ve küfür etmek. 

Duygusal zorba davranışlar arasında ise; dışlamak, işler yüklemek (kendi eşyalarını taşıttırma ya da zorla kendine kantinden birşeyler ısmarlatma gibi.) , faaliyetlere dahil etmemek, konuşmamak, yardım etmemek, yalnız bırakmak, yer almaktadır. 

Ortamda zorbaca davranış varsa; zorba, mağdur ve seyirci de vardır. Nedir bu tanımlar derseniz; 
Olay anında; 
Zorbaların davranış örüntüsünde; genelde yaptıkları davranışı önce reddettikleri görülür. Sonra suçu başkasına atıp mağdurun hak ettiğini ifade ederler. 
Olayları ve arkadaşlarını kontrol ederler. 
Mağdurlara karşı hiç empati duymazlar ya da çok az duyarlar. Süreçten zevk alabilirler. 
Mağdurların onları kışkırttıklarını söyleyerek suçu onlara atmalarına çok rastlanır. 
Akranları ile sık sık çatışma yaşayabilirler. Yapılan araştırmalarda; genelde kendilerinin de zorbalığa uğradığı tespit edilmiş. 

Seyircilere bakarsak; güçlüden yana olmayı sevdiği, kendisine yapılmamasının huzuru ve grup etkisinin getirdiği bütünlük varmış gibi geliyor bana. 
Arkadaşlarımızla grup içindeyken birisiyle uğraşmak veya birisini dışlamak kolay olabilir. Bu zorbalıktır. Zorbanın yaptıklarını izlemek, gülmek, eğlenmek de onun yanında yer almak demektir. Olaya seyirci olmak da zorbaca davranışa destek vermektir. Zorbaların bir zevki de izleyenlerin tepkisini görmektir. 

Seyircilerin özelliklerine bakarsak; çoğunlukla seyreden durumundadırlar. 
Zorbaya çok az müdahale ettikleri görülürmüş. Zorbalardan farkları “suçluluk” duymalarıdır. Sıklıkla zorbayı haklı bulup mağdurun hak ettiğini düşünürler; çünkü zorbalar öncesinde mağduru gizlice kışkırtmakta, seyirci önünde de mağduru hak etmiş gibi göstermektedirler. 

Mağdur… Bu zararlı davranışı durduracak ya da karşılık verecek beceriye sahip olmayan kişi ya da gruptur. 
Bu herkesin başına gelebilir. 

Hiç kimse bir diğerini aşağılayamaz- hırpalayamaz- üzemez… 

Zorbalık çok önemli bir konudur.
Toplumun bu konuda aydınlanması, eğitim alması, kişilerin kendini bundan koruması ve önlemler alması önemli bir gereksinimdir. 

Yaşantınızın bir sürecinde zorbalıkla karşılaşırsanız; 

Sorunu tek başınıza çözmeye yönelmeyin. Doğru yerden – kişiden yardım isteyin. Bu ispiyonlamak değildir. İspiyonlamak; TDK’ya göre “Birinin sırlarını, davranışlarını, düşüncelerini gözleyerek yetkili kişilere bildirmek.” demektir. Zorba bir davranışa bizzat uğruyorsunuz. Bu nedenle kendinize yapılan ve istemediğiniz bir davranışı bildirmek kendi öz saygınız için gerekli bir harekettir. Zorba sizi korkutabilir. Sizi korkutmasına izin vermeyin. Ondan uzak durup, başka kişilerle iletişimde olun. 

Sadece sizi önemseyen ve size saygı duyan kişilerin söylediklerini dikkate alın. 

Zorbaya onun gibi davranarak onu durdurmaya çalışmayın. Siz de zorba bir davranışta bulunmuş olursunuz. 
Yanlışa yanlışla gitmeyin. Şiddet, pasif bir davranıştır. Ne kadar aktif görünse de pasif bir davranıştır. Seçenekleri olmayan ve kendini tek seçeneğe bırakan kişilerin seçtiği bir davranıştır. Çözüm değildir. Ayrıca, süreçte en şiddetli kim olursa o hırpalar. Siz doğal yapı olarak vicdanlı ve empatik olduğunuzdan önce bırakma ihtimaliniz var. Zorbanın yok. O kendini baştan haklı görüyor. 

Destek alırken yaşadığınız durumları olduğu gibi anlatın, değiştirmeyin. Sır olarak saklamayın. Olayları gizlerseniz zorbaların bu davranışı tekrar tekrar yapmasına izin vermiş olursunuz. 

Servis kullanıyorsanız en önde oturun. Eğer yürüyorsanız gerekiyorsa, birisiyle yürüyün, evden ve okuldan biraz erken ya da geç çıkarak aynı saatte aynı yerden geçmeyin. 

Cep telefonu numaranızı herkese vermek yerine güvendiğiniz kişilere verin. 
Tehdit edici telefon veya e-posta iletileri alıyorsanız, yetkin ve güveneceğiniz bir yetişkinle bunu paylaşın. 

Bir etkinlikten en son ayrılan siz olmayın. Herkesle birlikte girin, çıkın. 

Beden diliniz çok önemlidir. Yere bakarak ve çekingen tavırlarla gezerseniz daha fazla dikkat çekersiniz. Hatırlayın, “Beden duruşumuz zihnimizi yönetir.” Güveni hissetmeseniz bile özgüvenli bir tavırla yürüyün. Önce siz hissedeceksiniz ve etrafınız da hissettmeye başlayacak. Sizinle daha az uğraşırlar. 

Çok mutsuz olduğunuz günlerde içinizden okula gitmek gelmeyebilir. Ancak okula gittiğiniz her gün zorbaya karşı kazandığınız bir zaferdir. Ona verdiğiniz ileti, sizi istediği kadar üzemediği ve okula gitmenin hakkınız olduğudur. 

Okulda mutlaka bir faaliyet içinde olun. Öncelikle özgüveninizi arttıracaktır. İkinci olarak uğraşacak gerçek bir alanınız olacaktır. Aynı faaliyet içinde arkadaşlıklar daha hızlı kurulur. 

Zorbalar tarafından sık sık aşağılayıcı durumlara maruz kalınabildiğinden aslında artık onun söyleyeceklerini önceden biliyorsunuzdur. O zaman ona göre önleminizi alabilirsiniz ve söylemlerini umursamaz bir geçiştirici sözcüklerle ve zaman zaman hiç umursamayarak yönetebilirsiniz. 
                               

En çok da önereceğim kendinizle ilgili olarak yeterli hissettiğiniz ya da hissetmek istediğiniz en az bir beceri alanı bulmanız. Bu alan üzerinde ustalaşmanız sizi güçlü kılacaktır. Hem kendiniz için hem de çevrenize verdiğiniz geri bildirim için… Herkesin iyi olduğu ve olacağı birden fazla becerisi vardır. Keşfedin ve üzerinde canla başla çalışın, geliştirin. "Yapabilirim." demek kadar güzel çok az şey vardır; güneşin doğuşu gibi, mis kokan çiçek gibi… 
                                                                                                                                                           
Ucu aileye dayanıyor demiştim. Kısaca değinmek istiyorum; 

Güç duygusundan hoşlandıkları için 
Çocuklar, davranışlarının kabul edilir ya da edilemez, doğru ya da yanlış olduğunu sizin yönlendirmeniz olmadan bilemez ve öğrenemezler. Ebeveyn olarak çocuğunuz kendisine ya da bir başkasına vurduğunda, ısırdığında, tekme attığında bu davranışların yanlış olduğunu öğretme sorumluluğu sizdedir. 

Korkularını gizlemek için 
Ailesi çocuk korktuğu zaman onun bu duygusuna saygı göstermiş midir? Onu kabullenip beklentilerini çocuğa göre ayarlamış mıdır? 

Mutsuz oldukları için 
Duygularıyla barışık olan çocuklar kendileriyle daha fazla barışık olurlar ve arkadaşlıklarında daha barışçıl ve kolay ilişkiler kurarlar. 

Sevilmeden büyüdükleri için 
Bu durum kendisini açıklıyor değil mi? Sevmek, bizim varlığımızın kanıtıdır. Sevgi ile doyururuz kendimizi. Sevmek-sevmek-sevmek… 
Kendimizi nasıl severiz? Önce sevilmemiz-kabul almamız lazım. Sonra biz de sevmeye başlarız. 

Hakkı olandan fazlasını almak için 
Hayır diyemeyen ebeveynler desem… Sınırsız davranmak desem… Her şey benim için algısı gelişiyor çocuklarda… 

Kendilerini yetersiz ve aşağılanmış hissettikleri için 
Ailelerinden ve çevrelerinden kişiliğine ve davranışlarına olumsuz eleştirilere maruz kalmış olabilirler. 

Sert ve dayanıklı izlenimi vermek - başkaları tarafından beğenilmek, 
Popüler olmak kıskandığı için 
Bunun işleri çözdüğüne inanç geliştirmiş olabilir. Gördüğü ve izlediği ve sonuç alan davranış olarak benimsemiş olabilir. Ya da çevresi onu öyle davrandığında görülmüş ve kabul edilmiş olabilir. 
Hepimiz mutlaka kabul almak isteriz. Olumlu verilmezse olumsuzdan alırız. Ama alırız… 

Bir şeyleri başardıklarını hissetmediklerinden… 
Çocuklarımızı koşulsuz sevgimizle sarıp sarmalıyız. Becerilerini destekleyerek, kendisini yeterli, yapabilen hissetmesine yardımcı olmalıyız. Her insanın birden çok becerisi var, bu konuda çok zenginiz. Yeter ki fırsatlar verilsin. Sabır gösterilsin. Değerli hissettirilsin. 

Çocuklarınızı gelişim süreçlerinde desteklerken sizlere önerilerim:

Çocuğunuza sınır koyun.
Olumsuz bir davranışı olduğunda farkına varmasını sağlayın.
Olumsuz davranışı bir yaptırımla sonuçlanmalı, farkedebilsin diye.
Davranışının sonuçlarını yaşamasına izin verin ki, doğru davranışı öğrenebilsin. Sonuçla yüzleşmesi gerekir.
Cezadan bahsetmiyorum.

Böylece yalnızca kendisinin merkezde olduğu ve tüm olayların kendi etrafında döndüğü düşüncesini bırakmaya başlar. Daha sağlıklı yol alır.

Korkmak öyle doğaldır ki... Bize alarm verir. Korku anında ağzımız kurur, kalbimizin atışı hızlanır, gözlerimiz kocaman olur...
Beyin hızla düşünmeye  başlar. Tam da istediğimiz şey işte. Korktuğumuz her neyse, onunla başedebilmek için buna ihtiyacımız var.
Sonra seçenekleri düşünüp birinde karar kılıp uygularız...
Korkumuza saygı gösterilmesine ve anlaşılmaya ihtiyacımız var.
Çocuklarınızın korkularını bastırmayın, önemseyin. Başetmesi için zorlamayın, yanında olup-destek olun.

Duygularıyla barışık olan yetişkinler kendileriyle daha fazla barışık olurlar. Olduğu gibi kabul ediyordur kendini. Böyle olunca çocuğunu da farkeder. Onu da duygularını da görür.
Lütfen önce kendinizi sonra çocuğunuzu sevin-farkedin-dinleyin, duygusunu kabul edin, anlamak için gayret edin. Duygu reddedilemez.
Ebeveyn mutluysa çoğunlukla çocuk da mutlu olur. 

Çocuklarınızla iletişimdeyken rica ediyorum, kişiliklerine olumsuz hiçbir söz söylemeyin, yargıda bulunmayın.

Bu kabul edilemez. Kimse yüzde yüz beceriksiz değildir. Mutlaka becerebildiği şeyler vardır, mutlaka vardır. Ya da kimse yüzde yüz tembel değildir. Mutlaka aktif olmaktan hoşlandığı bir alan vardır.

Davranışını-düşüncesini kabul etmeyip eleştirebilirsiniz ama kişiliğini hayır.

Ebeveynler olarak bir durumla karşılaştığınızda başetme yollarınızı düşünmenizi öneriyorum. Siz nasıl çözümler buluyorsunuz? Çocuklarınız doğdukları andan itibaren sizi izliyor, taklit ediyor, çevresiyle ilgili ona rehberlik yapıyorsunuz. Böyle durumlarda böyle davranılır. Bak, bu sonuçlar alınır... Öfkeyle başediyorsanız lütfen iyileştirin ve güçlendirin yeterliliğinizi.
Korkuyla başediyorsanız önce kendinize şefkat verin ve içinizdeki sevgiyi güçlendirin.
Şiddetle başediyorsanız lütfen kendinizi sevin, sevginizi güçlendirin. Yeterli olduğunuz özelliklerinizi kendinize hatırlatın. Yeterliliklerinizi çoğaltın.

Her zaman seçenekler vardır. Önce görün ve sonra seçenekleri çoğaltın. 

Etkin çözümlerle çok özgür olacaksınız 

Sevgiyle kalın… 

Yorumlar